Beynin hipotalamus adındaki bölümünün aldığı uyarımları ilgili merkezlere iletmesi ile düşünme meydana gelir. Bilgi saklanması esnasında da elektrokimyasal reaksiyonlar oluşur. Tüm bu süreçler ve bedenin bölümleri arasında çift yönlü bir iletişim vardır.Düşünce duyguyu, duygular davranışları etkiler. Aynı şekilde bunu ters yönlü olarak düşünürsek, davranışlarımızın da nihayetinde düşüncelerimizi etkileyeceğini söylemek mümkündür.

Beyin ve düşünceler egzersizlerden olumlu olarak etkilenir. Zihinde oluşan bir durum bedene yansırken bedende oluşan bir durum da zihne yansımaktadır. Önemli olan nokta beynin belirli bölümlerinin aktif biçimde tutulması olacaktır.

Örneğin; keyif verici bir deneyim sonucunda elde edilen veriler, beyin tarafından bir takım sinyallerle gülme kasına gönderilerek kası uyarır ve gülme eylemi oluşur ve timüs bezi uyarılarak, bedende mutluluk hormonu endorfin salgılanır.

Tersini düşündüğümüzde, kişi mutsuz durumdayken gülümseme hareketi yaptığında,bedengülümsediğini düşünmekte ve timüs bezi yine uyarılarak endorfin salgılamaktadır. Bu durumda yanak kaslarının gülümser biçimde yukarı kaldırılması veya mutsuz ya da ağlar gibi aşağı çekilmesi (gülen yüz veya mutsuz ağlayan yüz figürleri gibi) kişilerin durumlarını olumlu veya olumsuz olarak etkileyecektir.
Olumlu davranışlarımız, endokrin sistemini harekete geçirmekte ve zihin de bu paralelde düşünmeye başlamakta ve aynı şekilde olumlu düşünceyi alışkanlık edinerek de endokrin sistemini harekete geçirerek olumlu davranmayı başarabiliriz. Bu çift yönlü iletişim pek çok davranışımızı değiştirmek için bize kolaylık sağlar.
Örneğin; düşüncelerimizi değiştirilerek öfke duygusundan uzaklaşmayı başarabiliriz. Bize güzel gelen iyi hissettiren bir şeyin düşünülmesi bedenen de iyi hissetmeye yol açar. Bir eylem yaparken veya bir hedef üzerinde çalışırken, o işle ilgili olumlu düşündüğümüzde, olumlu duygularımız açığa çıkar. Bunun tersi olarak işle ilgili olumsuz düşünmesi, hata yaptığını düşünmesi, başaramayacağını düşünmesi, adrenalin salgılanmasını arttırarak, olumsuz duyguların açığa çıkmasına neden olur.
Beynin dış katmanındaki kortekste bulunan “zihinsel merkez” ile daha alt katmanlarda yer alan “duygusal merkez” arasında oldukça yoğun bir sinir ağı bulunmaktadır ve bu da güçlü bir iletişim halinde olduklarını göstermektedir.Hasta gibi göründüğümüz söylendiğinde kendimizi hasta gibi hissedebildiğimizi veya bir sınavı başaramayacağımızı düşündüğümüzde o sınavda zorlandığımızı hepimiz biliriz. Öfkeli olduğumuzda ise, kilitlenip, düşünme becerilerimizi kaybettiğimiz olmuştur. Çünkü öfke zihinsel faaliyetlerimizi bloke eder.Beyin biz uyurken veya tüm dikkatimizi başka yerlere verdiğimizde de kayıt işlemini sürdürmektedir.Davranışlarımızın bir kısmını bilinçli gerçekleştiririz, bir kısmı da otomatik olarak yani farkında olmadan gerçekleşir. Aynı anda milyonlarca ses, görüntü ya da duyguyu işlenmekte ve depolanmaktadır. Bu bilgiler içinden kişi için gerekli olanlar farkındalık düzeyine çıkartılmaktadır. Yani farklı bir deyişle, farkında olmadığımız bir süreç, bir taraftan işlemekte ve farkındalığımız üzerinde etki yaratmaktadır.Bazıdurumlarda,farkındaolmadığımız kayıtlar bazı çağrışımlara bağlı olarak farkındalık düzeyine çıkabilmekte ve sanki bir “aydınlanma” oluşmuş gibi hissetmemize neden olmaktadır.
Özetle, Düşüncelerimiz duygularımızı, duygularımızda düşüncelerimizi etkilemektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir